Yasemin: Ben bir kere köpeğimle birlikte uyumuştum. Bizim sibirya kurdumuz vardı o zaman daha ona yer yapamamıştık bahçede... apartmanda bakıyorduk bir süre, balkonda kocaman bir kulübesi vardı. Motosiklet geçtiğinde sürekli havlıyor, susması için yanına gitmen gerekiyor... yani ben kulübeye girdim onunla, kulübeden çıkınca yine havlamaya başlıyordu ve ben kulübede onunla birlikte uyudum sabaha kadar. (gülüşmeler) Sabah uyandığımda yalıyordu beni o şekilde uyanmıştım. Çokta büyük, ben de küçüğüm...
Yasemin: İlkokul sondaydım orta bire geçicektim. Baya büyüktü o birlikte uyumak zorunda kalmıştık onunla... iğrenç kokuyordum kalktığımda.
Eren: Ben de kız kardeşimle, benden iki yaş küçük kız kardeşim var, annemler evde yokken evdeki birçok eşyayı kül tablası olsun, abajur olsun bir sürü eşyayı; bir tane böyle kapalı barandamız vardı hepsini oraya taşırdık... ve hepsinin üstüne bir fiyat koyardık... annemler eve geldiğinde onlara satmaya çalışırdık... böyle saçma sapan oyunlar oynardık kardeşimle. Evdeki eşyaları annemlere satıyorduk tekrardan.
Eren: Geçtiğimiz günlerde reklam çekiminden dönüyordum. Gece yarısı benim oturduğum bölgede kimlik kontrolü yapılıyor. Haftada birkaç kere geçiyorum o saatte. Ben çantamdan kimliğimi çıkartırken iki jandarma kendi arasında konuşmaya başladı. İşte bu kız Eren Bakıcı diye.
Yasemin: Takı bakıyordum, mağaza sahibi yanıma geldi. "Siz bir gruptasınız değil mi" dedi. Ben "Ne grubu" deyince de "Hepsi grubunda değil misin?" diye sordu. Şaşırdım.
Eren: Ben spor yapıyorum. Bir çocuk geldi, "Ben seni nereden tanıyorum" dedi. "Bilmem, herhalde buradan tanıyorsundur, sürekli geliyorum" dedim. "Yok" dedi. Lise, ortaokul olabilir mi diye düşünüyoruz ama hayır. En sonunda çocuk tam gidecekken bana "Hepsi grubuyla bir alakan var mı" diye sordu. Doğrusu benim hiç aklıma gelmemişti!
Gülçin: Trafik kazası geçirmiştim. Kimse beni tanımadı. Savaş Ay falan geldi, benimle konuşuyor ama kim olduğumu bilmeden. En sonunda montajda tanımışlar.
Okan Bayülgen’in programına da katıldınız. Keyifli bir program mıydı?
Cemre: Evet hem de nasıl... Çok eğlendik. Ama benim için ayrıca şöyle bir durum vardı. Programa çıkarken kostümüm, spor ayakkabılarım falan hepsi tamam ama ayakkabılarımın içine çorap getirmeyi unutmuşum. Ben çıplak ayaklarla hayatta ayakkabı giyemem. Ne yapacağımı düşünürken arkadaşımın aklına albümümüz geldi. Biliyorsunuz albüm ile birlikte Penti’nin "Hepsi" yazılı çoraplarını dağıttık. Albüm bulundu, içindeki çorabı aldım ve giydim. Zaten program sırasında da bu durumu oradakilerle paylaştım.
Herkes bir sponsor bulamazken siz iki önemli sponsorla birlikte çalışıyorsunuz. Nedir sizin farkınız?
Eren: Gurur duyuyoruz tabii. Pepsi şimdiye kadar çok iyi isimlerle çalıştı. Bu yıllar sonra da unutulmayacak bir reklam filmi. Pepsi ile işbirliği yapan isimler hiçbir zaman unutulmuyor, inşallah aynı durum bizim için de geçerli olur.
Herkesin sorduğu ve sizin ısrarla "Asla" dediğiniz bir soru var. Bunu bizimle paylaşır mısınız?
Gülçin: Evet! Her gören "Ayrılacak mısınız" diye soruyor. Başımıza bu kadar güzel şey gelirken neden ayrılmayı düşünelim? Hepsi grubu bir gün bitecek ama bu 4 kişi ayrılmayacak. Daha önce Hepsi grubu yoktu, biz yine böyleydik. O zaman yaşlanmış oluruz zaten.
Yasemin: Biz hiçbir zaman ayrılmayı düşünmedik. Biz bu dostluğa güveniyoruz.
Hepiniz balerinsiniz ve hepiniz için de vazgeçilmez tek şey dans olsa gerek, öyle değil mi?
Yasemin: Kesinlikle! Dans çalışmalarımızda Hamza Haimami ile çalışmaya devam ediyor olmamız gerekiyordu. Ama Justin Timberlake ile çok daha önce çalışmaya başlamışlar. Umuyoruz ki Justin’le işi bitince bizimle çalışmaya devam edecek.
Gülçin: Klibimizdeki dansçılar daha önce Mariah Carey ile çalışmışlar. Sözde kalınca insan inanmayabiliyor, ama fotoğraflarını görünce çok şaşırdık.
n İlk klibinizi çektiniz, şimdiki projeleriniz neler?
Eren: İkinci klipten önce başka projelerimiz var. Sponsorlarımız Penti ve Pepsi ile yaz boyunca çalışmalarımız devam edecek.
Klip çekimlerinde rol gereği sihir yapmışsınız. Gerçekte böyle bir yeteneğiniz olsa ne yapmak istersiniz peki?
Gülçin: Dünya çapında bir konser düzenlerdim.
Yasemin: Bütün kötülükleri kaldırıp, herkese sağlık verirdim.
Eren: Gerçekten karnı aç olan insanların önüne kocaman bir sofra düşsün isterdim. İkinci isteğim ise buradan Hamza Haimami ile Justin’in yanına gitmek olurdu.
Klip çekmek keyifli mi, yoksa...
Cemre: Dünyanın en zor işi... Artık gecenin bir vakti yorgunluktan durup dururken gülmeye başlamıştık. Ben yönetmene "28 saniyeyi 130 kere çekmemizin sebebini anlayamıyorum. Bir de uçaklar nasıl uçuyor hálá" dedim. O da bana "Güney yarımküredeki insanlar neden baş aşağı oldukları halde düşmüyor, ben de onu anlamıyorum" deyince, "Tamam" dedim "sen de yorulmuşsun!"
Gülçin:
Çocukken en büyük tutkum duvarlara resim yapmakti. bir gün dayanamayip duvarlara pastel boyayla ev ve bulut figürleri çizmistim. babam resmimi gördügünde bunu sen mi yaptin? diye sordu. bende evet dedim. nedenini sordu. çünkü canim çok istedi. çok zevkli ama hataliyim, bir daha yapmayacagim diye cevaplamam üzerine babam anneme dönüp en azindan dürüst davrandigi için ceza vermeyelim dedi. aslinda bu babamin çok sinirlendigi bir olay olmasina ragmen beni affetmesini hep hatirlarim. hala da yalan söylemekten korkarim...
Cemre:
Çocukken lakabim zeynaydi. çünkü oturdugumuz sitede iki oglan çocugunu dövmüstüm. çocuklarin anneleri beni anneme şikayet etmislerdi. bu animi hiç unutamiyorum...
Eren:
Çocukken kardesim esenle beraber evdeki esyalarin üzerine küçük fiyat etiketleri yapistirip, evin her yerine kagittan oklar koyarak magzacilik oynardik. magazacilik oyununu daha gerçekçi kilmak için de kendi esyalarini anneme satmaya çalisirdik ...
Yasemin:
Yeni yeni emeklemeye basladigim günlerde, annem beni yatagima yatirmis ve uyudugumu düsünerek mutfaga girip ispanak yikamaya baslamis. ispanaklari suda biraktigi legeni yere koyarak baska bir odaya geçmis. fakat ben uyumamisim ve yataktan çikip emekleyerek mutfaga gitmis, ispanaklari sudan çikartarak yapraklari elbiselerin ceplerine, yatak ve dolaplarin içlerine saklamisim. annem bu olayi anlatirken hala çok güler...
|